Duyguları Bastırmak İnsanın Kendini Reddetmesidir

Başka bir örnek ile açıklamak gerekirse, bazılarımız toplum içinde ağlamayı reddederler. Güçsüz hissetmemek için yalnız kaldığında ağlamayı seçenler, üzüntülerini bastırırlar. O sırada size sadece destek olmak isteyen insanları kırmanız mümkündür. Çünkü, üzüntü, öfkeye, öfke nefrete bile dönüşebilir. Aynı şekilde mutluluk, huzur, umut ve ilgi gibi duygular da bastırılmamalıdır.
Duyguları bastırmak, kendinizi tanımanıza engel olur ve bir noktadan sonra robotlaşır, hissizleşirsiniz.

Duygular Bastırılırsa Derin Yaralar Açar

Duyguları bilyeler gibi düşünün. Cebinizde biriktiğinde ağırlık yapar. Ağırlıktan kurtulmak için bırakmalısınız ama doğru yer ve doğru zamanda. Karlı bir dağ tepesinde bırakırsanız, çığ yaratırsınız.  Donmuş bir göl üzerinde bırakırsanız, buzları kırarsınız. Güneşli bir yerde bırakırsanız, yangın çıkarırsınız. Bastırmadan, daha fazla yük olmadan, hayatınızı tıkamadan, duygu ve düşünceleri paylaşmalısınız.

Saatlerce, günlerce hatta aylarca gözyaşı döktüğünüz, sırf başkası kırılmasın diye askıya aldığınız duygular ya da gururunuza yediremediğiniz ama sustuğunuz her an kendi içinizde kaybolursunuz.


Olumlu olumsuz tüm duygular güzeldir ama bastırıldığında zehir gibidir ve vücudunuzu sarar. Dikkat ederseniz, duygularını bastıran ve inkar eden insanların mutlaka bir sağlık sorunu vardır. Bazıları insanların içinde bazılarınsa dışında oluşan hastalıklar olur.

Duygu Yükünüzden Kurutulun

Yaşadığınız olumlu ya da olumsuz bir durumda kendi hissettiklerinizi paylaşmazsanız, duygularınızı bastırmış olursunuz. Bu da kalbinizde, aklınızda, içinizde ağırlık oluşturur. Bir noktadan sonra ise kaldırmayacağınız ağırlığa ulaşır.

Hissettiklerinizi tanımalı ve yaşamalısınız. Kimsenin bunu ellerinizde almaya hakkı yoktur. Yaşayamadığını tüm duyguları düşünün. Bastırdığınız her duygu yüzünden kendinizden uzaklaştığınızı fark etmelisiniz. İfade etmeden üstesinden gelmemiz mümkün değildir.

Aslında birbirinden güzel olan ve yaşanılası her duygu güzeldir ve ortaya çıkarmadığımız zaman bizi ele geçirir. Elimizin kesilmesi, canımızı yakar ve görünür bir yara, ize dönüşür. Duygular da böyledir. Aralarındaki tek fark, yaraya dokunmamak, duygulara ise dokunmak gerekir.

Sevdiğiniz insana içinizdeki heyecanı, mutluluğu ve özlemi aktarmadığınız takdirde, canınız yanar, büyür ve yara olur. Kapanmayan yaranınsa mutlaka izi kalacaktır.

Bu durum, daha önce duygularımızı paylaştığımızda aldığımız tepkilerden de meydana geliyor olabilir. Sokakta ağladığımız zaman kötü hissetmiş ya da aşkımızı ilan ettiğimizde reddedilmiş olabiliriz. Ama tekrar reddedilmek çoğu zaman paylaşmamaktan daha kötüdür. Duygularımız bizi korkutsa bile paylaşmakla iyileşiriz. Bir sonraki seviye gibi düşünebilirsiniz. Kimse hissizleşmek, robot gibi olmak istemez. İnsanı insan yapan yine duygulardır.

Neler hissettiğinizi paylaşmak aslında güzel bir önlemdir. Arkadaşınızın sizi incittiğini onunla paylaşmadığınız takdirde, bunu size tekrar yapmaktan çekinmez. Siz bu durumu içinize atıp, sürekli tekrarlandıktan sonra paylaşırsanız, ondan da bunu anlamasını beklememelisiniz. Konuşarak her şey çözülebilir ve daha sağlıklı iletişim için gereken şey, sadece iyisiyle kötüsüyle kendiniz olmaktır.